Söylediklerimin yarısı beş para etmez;
ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir diye konuşuyorum...
Khalil Gibran

Çarşamba, Ağustos 04, 2010

Namütenahi Aşkım : Galatasaray

Geçen gece twitter'da yaşanan Galatasaray nostaljisi bana ne çok şey hissettirdi. Yazılanlarla birlikte film şeridi gibi yaşadıklarım gözümün önünden geçti. 'Bazen sevinç, bazen keder'

Ben ASY'deki ilkimi 1980 Eylül'ünde 'Galatasaray - Malatyaspor' maçı ile yaşadım. Bana bu büyük aşkı veren babam Kapalı'nın tam orta ve en tepesinde seyretme şansı vermişti. 5 yaşımda tatmış olduğum tribünden çok az şey anımsayabiliyorum. Yemyeşil saha, dolu tribünler, heryerin sarı-kırmızı olması, hangi futbolcuların bizim olduğunu kestirememiştim, malum Malatya'da sarı-kırmızı :) babam bir şapka almıştı bana, keşke o şapkayı saklayabilseydim. 

Galatasaray için ilk üzüntüm,ağlayışım ise Fatih Terim'in jubilesidir. O gün babam ağabeyim ve beni götürecekti ama halamlar geldi, babam fenerli olan kuzenim Murat ağabeyi götürmüştü. O kadar üzülmüştüm ve babama kızmıştım ki, halen babama hayıflanırım niçin beni götürmedin diye. Jubileyi tv'den izledim Fatih Terim'in helikopter ile sahaya inişinin o ekran görüntüsü de herşeyiyle hafızamdadır, gözyaşlarımla birlikte.


Bazı mağlubiyetler, Rotariu, Xamax, Uefa Kupası, Ali Sami Yen'in kapanacak olması, Prekazi, Bülent Korkmaz, Hagi... çok yazılacak çizilecekler var ancak şu sıraladıklarım konuşsam da yazsam da izlesem de beni hep ağlatır. Belki sonra. Aşk gibi can yakıyor.


Hiç yorum yok: