Barbo, en güzel sefil diyen adam.
Barbaros Devecioğlu kaleminden, utay-alidurantopuz.blogspot.com'a
Memleketimiz sınırları dahilinde yaygın olarak görülen çok çeşitli ruh hastalıkları mevcut. Bunların bir kısmı doktor kataloglarında görülen ve muasır medeniyet seviyesine erişmiş veya eriştiğini iddia eden coğrafyalarda rastlanan bildik türden rahatsızlıklar. Bu sınıfa girenleri ayrıntılı olarak incelememiz mümkün değil, ne de olsa kafa doktoru değiliz. Ancak ikinci sınıf olarak tabir edebileceğimiz normal şartlar altında “kendini bilmezlik” veya “geçici pusula şaşması” olarak tanımlanabilecek olan rahatsızlıklar var ki onlar biz ölümlülerin üzerine bir çift laf edebileceği vaziyetler. Aslında bu bozuklukları kısaca terbiyesizlik olarak adlandırmak meselenin daha sarih olarak su yüzüne çıkmasını sağlayacak. O yüzden bu satırdan itibaren bu handikaplara kısaca “terbiyesizlik” diyeceğiz.
Olay kalabalık, havasız ve kaloriferinin moda deyimle son derece verimsiz çalıştığı bir servis minibüsünde geçti. Zaten daimi olarak berbat olan trafik bir de servis minibüsünün standart bir ölümlü açısından dayanılmaz atmosferi ile birleşince ortaya tahmin edildiği gibi iyi bir karışım çıkmıyor; hatta gayet patlayıcı ve arızi bir karışım çıkıyor bile demek mümkün. Bu sefil koşullar altında asfalttaki yağmur damlalarını birer birer sayabilecek denli bir yavaşlıkta ilerlerken, açık olan radyodan gelen zihin açıcı olacağını umduğumuz bir konuşmayı dinliyorduk. Zaten başka bir çaremiz de yok afedersiniz. O esnada radyoda konuşan bir gazeteci yazar kardeşimizdi. Hemen kulak verdik çünkü mevzu Yunanistan’dı . Ne diyor, ne diyecek acaba diye yağmur tanelerini saymayı bırakıp “iki feyz alalım” ümidi ile koltukta daha dik oturup kulak kabarttık. Konuşan genç gazeteci yazar “papademos’un mutlaka bu önlem paketi geçmeli” lafına atıf yaparak aynen (ya da ihtiyarlığa bağlı hafıza kaybı yüzünden tamamen aynı olmayabilir pardon) şöyle dediğini duyduk: “bu önlemlerin geçmesi lazım tabii ki bunlara karşı çıkmak Yunanistan açısından çok kötü olacak. Yunan halkı neden bu gerçeği göremiyor.”
Şekilde görüldüğü gibi genç gazeteci yazar arkadaşımız Yunan halkı neden gerçeği göremiyor dedi. Ülkenin beşte biri işşiz, halk aç, çoluk çocuk sokaklara düşmüş, vaziyet tarif edilemez derecede berbat. Fakat Yunan halkı her ne hikmetse bu kardeşimizin gördüğü “hakikatı” göremiyor.
Sefil tüccarlar gibi ülke muhasebesinde üç kağıt yapanlar şimdi ara rejim hükümetinde uluslararası finans çetelerinin alacaklarını kurtarmak için görevlendirilmişler ama ne gam, Yunan halkı gerçeği göremiyor. Genç gazetecei yazar kardeşimize göre Yunan halkı, kendini şu anda olduğundan daha sefil hale getirecek, çoluğunu çocuğunu onyıllarca aç bilaç bırakacak “önlem paketi” mucizesini kavrayamamış. Zaten yeterince çalışmıyorlardı da diyecek diye bekledik ama onu söylemedi. Bir insanı hangi koşullar, hangi vaatler veya hangi tarif edemeyeceğimiz şeyler bu denli terbiyesiz yapabilir. Hangi para, hangi prestij hangi alışveriş merkezi veya hangi araba bir insanı bu kadar cüretkarca terbiyesizleştirebilir. Doğrusu bunu bilmek güç. Belli ki bu terbiyesizliği karşısında bir takım inanılmaz maddi manevi kazançları da yok. Korkarız ki sadece memlekette bir süredir kara veba gibi hüküm süren terbiyesizlik ona da hava yoluyla bulaşmış. Fakat bu yetmemiş terbiyesizliği besleyen ayakkabı boyuyla eşdeğer IQ değeri mevcut sefaletin derinliğini alabildiğine arttırmış.
Utanmazlığın ve terbiyesizliğin böylesine pervasızca ifade edildiği topraklarda ilerde yaşayacak olan yeni nesillerin durumu haddinden fazla zor olacak. Her gün kürek kürek bok temizlemek zorunda kalacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder